Ödüller 11 Oscar Adaylığı. 73 ödül & 383 adaylık. total
Bella Baxter, parlak ve alışılmışın dışında bilim adamı Dr. Godwin Baxter tarafından hayata döndürülen genç bir kadındır. Baxter'ın koruması altındaki Bella öğrenmeye heveslidir. Kendisinde olmayan dünyeviliğe aç olan Bella, bilgili ve kötü niyetli bir avukat olan Duncan Wedderburn ile birlikte kıtalar arası kasırga dolu bir maceraya çıkar. Zamanının önyargılarından arınmış olan Bella, eşitliği ve özgürlüğü savunma amacında kararlılaşır.
Pek bir şey anladığım söylenemez sanat sepet filmleri sevenler izleyebilir.
B
8 ay önce
Oha. ..yeni favori filmim. Barbie filan halt etmiş. Kadınların bedeni üzerinden sömürü yapan erkek egemen zihniyetin bakış açışını çok acı bir dille anlatıp, beyni boşaltılan bir kadın bedeni tasarlama ve fetişize etme isteğini ortaya koymuş, hem de oldukça rahatsız edici bir pedofilik anlatımla. Ancak çocuk beyinli kalması birilerinin işine gelen her sömürülen gelişmeye açıktır, ve gün gelir bu sömürü düzeni tersine döner. Kendini öldürme hakkı bile olmayan bir kadın, ancak işkence görmüş bir tanrı tarafından tekrar hayata döndürülebilir ve tekrar tekrar tutsak edilir eline düştüğü her erkek tarafından. Ve bu işkence görmüş tanrıdır ki, ancak hadımsa cinsel hisler beslemeden tutsak edebilir bir kadın/çocuğu. Erkeklerin kendi yaptıklarının kendilerine yapıldığında delirmeyi hak gördükleri, aynı hatalarını devam ettirebilmek için kadından hesap kestikleri bir düzendir bu. Tutsak olmak istemeyen, bağlanamayan bir erkek, çocuk ruhlu birini görünce cinnet geçirir, deli deliyi görünce delirir. Kendi hatasından deliren, dünyanın haline üzülen, ve bu durumdaki payını görebilen, şeytani soylu Victoria’yken bile, kadındır.-ya da işkence görmüş ve sömürülmüş bir cerrah- Her halükarda, ancak 2. sınıf olmuş biri hatalarından ders çıkarabilecek olgunluğa erişebilir, zihinsel yaşı ne olursa olsun. Zira hiç bir erkeğin karakter gelişimi yoktur filmde, zihinsel olarak Bella’dan çok daha aşağı durumdadırlar. (Yalnızca kötüleşme vardır.) Ve Bella hatalarından ders çıkaran, gelişen biri olarak yepyeni bir beyinle eski hayatını geride bırakabilir artık. Ancak bunu başaramayan eski kocası, bir koyunun beynine bürünür. Bella’nın “En çok burda huzur buluyorum” dediği anda koyun gösterilmesi de tesadüf değil. Çünkü alışmış olduğu ev, tutsak olduğu yer aslında. Ve kutsal bağ olan “evlilik”le, bir erkeğin elinden, başka bir erkeğe teslim edilmesi, her türlü başkaldırısına rağmen, erkek egemenliğine alışmış olduğunu, ve koyunların en çok komforu sevdiğini anlatır. 20 yıldır bu ülkeyi de bu yüzden aynıları yönetir, koyun olmak konfordur, ama konfor intihara sürükler. Ölmekle de ölünmez, işkence devam etsin diye, diriltip diriltip beyniniz boşaltılır, siz geliştirir, beslersiniz o beyni. Ama ne zaman ki konforu seçersiniz, döngü o zaman yeniden başlar.
Gürkan G.
6 ay önce
Çok iyi film her açıdan. Nokta. Anlamayanlar, yerenler, burun kıvıranlar Özcan Deniz filmine ve Serdar Ortaç konserine giden, hayatında okuduğu son kitap Cin Ali serisi olan taife muhtemelen.
B is idiot
4 ay önce
Paçavra fikirli bazı arkadaşlar filmde kadın bedeni üzerinde sömürü yapan erkek egemen zihniyetin yansıtıldığını zannetmiş ama olay aslında burada bambaşka bir noktada. Cinsiyetçi ve erkek düşmanı bir ön yargı ile izlediği bu filmden çıkardığı bu basit ve yanlış saptamayı hak ettiği yere yani çöplüğe gönderirsek film oldukça kaliteli, karanlık temaya sahip olsa da anlattığı dünya baş döndürücü. Erkek bir yönetmen tarafından yazılan ve erkek bir yönetmen tarafından yönetilen bu film izlenmeye değer.
Dracula
4 ay önce
Bu yorum spoiler içermektedir. Okumak için tıklayın.
Erkeğin tanrılaştırılması günümüz medeniyetinin erkeklerin ellerinden yükseltildiğini çarpıcı şekilde anlatıyor. Filmde yaşamak gibi zorlu ve uğraştırıcı bir meydan okuma yerine kolay yolu seçen bir kadının hikâyesi anlatılıyor. Yaşamın lezzetini ilk başta alamasa da sonradan kendisine yeni bir yaşam bahşeden erkeğe minnettarlığını dile getirmekte. Ahlâken gittikçe yozlaşan, kendini keşfetmek adı altında taşıdığı bebek beyninin tutsağı olan bu kadın, kötü Tanrı motifi ile bezenmiş başka erkeklerle de karşılaşıyor. Bu da bize her Tanrı’nın kuşatıcı bir merhamete sahip olmadığını ve zayıf yönlerinin olduğunu da anlatıyor. Zihinsel gelişimini tamamlamaya devam ettikçe, kitap okudukça entelektüel bir aydınlanma yerine ana karakterimizin seks işçisi olarak çalışması oldukça ironik. Kadının kazandığı paranın yine diğer erkeklerin tatminiyle meydana gelmesi günümüz uygarlığındaki kadın ve erkek rolleri üzerine tartışma götürmez bir hassasiyetle bakmamızı sağlıyor. Her yüzyılda erkeğin arzusu sebebiyle bu meslek kadınlar için popülerliğini daima koruyacakt gibi gözükmekte. Oyunculuklar oldukça başarılı, sarsıcı senaryosu ve yönetmenin dehası ile birleşmiş enfes bir film.
Lanthimosun en iyi eseri budur
Pek bir şey anladığım söylenemez sanat sepet filmleri sevenler izleyebilir.
Oha. ..yeni favori filmim. Barbie filan halt etmiş. Kadınların bedeni üzerinden sömürü yapan erkek egemen zihniyetin bakış açışını çok acı bir dille anlatıp, beyni boşaltılan bir kadın bedeni tasarlama ve fetişize etme isteğini ortaya koymuş, hem de oldukça rahatsız edici bir pedofilik anlatımla. Ancak çocuk beyinli kalması birilerinin işine gelen her sömürülen gelişmeye açıktır, ve gün gelir bu sömürü düzeni tersine döner. Kendini öldürme hakkı bile olmayan bir kadın, ancak işkence görmüş bir tanrı tarafından tekrar hayata döndürülebilir ve tekrar tekrar tutsak edilir eline düştüğü her erkek tarafından. Ve bu işkence görmüş tanrıdır ki, ancak hadımsa cinsel hisler beslemeden tutsak edebilir bir kadın/çocuğu. Erkeklerin kendi yaptıklarının kendilerine yapıldığında delirmeyi hak gördükleri, aynı hatalarını devam ettirebilmek için kadından hesap kestikleri bir düzendir bu. Tutsak olmak istemeyen, bağlanamayan bir erkek, çocuk ruhlu birini görünce cinnet geçirir, deli deliyi görünce delirir. Kendi hatasından deliren, dünyanın haline üzülen, ve bu durumdaki payını görebilen, şeytani soylu Victoria’yken bile, kadındır.-ya da işkence görmüş ve sömürülmüş bir cerrah- Her halükarda, ancak 2. sınıf olmuş biri hatalarından ders çıkarabilecek olgunluğa erişebilir, zihinsel yaşı ne olursa olsun. Zira hiç bir erkeğin karakter gelişimi yoktur filmde, zihinsel olarak Bella’dan çok daha aşağı durumdadırlar. (Yalnızca kötüleşme vardır.) Ve Bella hatalarından ders çıkaran, gelişen biri olarak yepyeni bir beyinle eski hayatını geride bırakabilir artık. Ancak bunu başaramayan eski kocası, bir koyunun beynine bürünür. Bella’nın “En çok burda huzur buluyorum” dediği anda koyun gösterilmesi de tesadüf değil. Çünkü alışmış olduğu ev, tutsak olduğu yer aslında. Ve kutsal bağ olan “evlilik”le, bir erkeğin elinden, başka bir erkeğe teslim edilmesi, her türlü başkaldırısına rağmen, erkek egemenliğine alışmış olduğunu, ve koyunların en çok komforu sevdiğini anlatır. 20 yıldır bu ülkeyi de bu yüzden aynıları yönetir, koyun olmak konfordur, ama konfor intihara sürükler. Ölmekle de ölünmez, işkence devam etsin diye, diriltip diriltip beyniniz boşaltılır, siz geliştirir, beslersiniz o beyni. Ama ne zaman ki konforu seçersiniz, döngü o zaman yeniden başlar.
Çok iyi film her açıdan. Nokta. Anlamayanlar, yerenler, burun kıvıranlar Özcan Deniz filmine ve Serdar Ortaç konserine giden, hayatında okuduğu son kitap Cin Ali serisi olan taife muhtemelen.
Paçavra fikirli bazı arkadaşlar filmde kadın bedeni üzerinde sömürü yapan erkek egemen zihniyetin yansıtıldığını zannetmiş ama olay aslında burada bambaşka bir noktada. Cinsiyetçi ve erkek düşmanı bir ön yargı ile izlediği bu filmden çıkardığı bu basit ve yanlış saptamayı hak ettiği yere yani çöplüğe gönderirsek film oldukça kaliteli, karanlık temaya sahip olsa da anlattığı dünya baş döndürücü. Erkek bir yönetmen tarafından yazılan ve erkek bir yönetmen tarafından yönetilen bu film izlenmeye değer.