Genç bir adam, yıllar önce tanıştığı bir kadını bulmak ümidiyle Strasbourg’a gelir. Elinde yalnızca eski bir anı ve bir isim vardır: Sylvia. Kafelerde oturur, sokakları gözlemler, tramvaylarda yolculuk eder. Şehir sessizce akar, bakışlar konuşur, zaman yavaşlar. Seyirci, bu yabancının bakışları aracılığıyla hem kadını arar hem de insanın içsel yolculuğuna tanıklık eder. In the City of Sylvia, diyalogdan çok görüntüye ve sessizliğe dayanan şiirsel bir anlatımla; hafıza, arayış ve arzunun izini sürer. José Luis Guerín’in zarif sinematografisi ve minimalist yaklaşımıyla film, izleyicisini görsel bir keşfe davet eder.
Film hakkındaki düşüncelerinizi paylaşın